LPG SORUMLU MÜDÜR İLETİŞİM LİSTESİne ulaşmak için tıklayınız
LPG "Sorumlu Müdür Arayanlar" ve "Sorumlu Müdürler"
LPG İstasyonlarında Sorumlu Müdür olarak çalışmak isteyen ve konu hakkındaki eğitimleri tamamlamış mühendisler iletişim bilgilerini aşağıdaki linke tıklayarak bırakabilirler.

LPG SORUMLU MÜDÜR İLETİŞİM LİSTESİ

LPG "Sorumlu Müdür Arayanlar" ve "Sorumlu Müdürler"
LPG SORUMLU MUDUR FACEBOOK SAYFASI

İstasyon başına aldığınız aylık ücret nedir?

9 Ağustos 2001 Perşembe

ÇEVRE BAKANLIĞI HEYELANLI ARAZİDE YAPIMINA GEÇEN YIL BAŞLANMIŞ OLAN LPG TESİSLERİNE DUR DEDİ

Çevre Bakanlığı, HABAŞ A.Ş. tarafından İstanbul Yakuplu'da, yapımına geçtiğimiz yıl başlanmış olan LPG dolum ve depolama tesislerine ait ÇED raporu için olumsuz görüş verdi. Altaş Ambarlı Liman sahası içinde yapılmak istenen 10.000m3 kapasiteli tesis, birinci derece deprem bölgesinde ve heyelanlı arazide yer alırken, 250 metre yakınında bulunan Marmara Evleri için büyük tehlike oluşturacak nitelikteydi...

Çevre Bakanlığı ÇED ve Planlama Genel Müdürlüğü, Habaş Sanayi ve Tıbbi Gazlar İstihsal Endüstrileri A.Ş. tarafından istinat yapıları inşaatına 2000 yılı Mart ayında başlanmış olan, 10.000 m3 kapasiteli LPG depolama ve dolum tesisleri ile deniz dolfin ve kara bağlantısı projesi için, 6 ay süren komisyon çalışmalarının ardından ÇED Olumsuz kararı verdi. Bu karar ile yöre halkının yaklaşık iki yıldan beri tesisler aleyhine yürüttüğü haklı kampanyada çok önemli bir noktaya gelinmiş oldu.

Şimdiye kadar 1:50000 ve 1:25000’lik planlara aykırı olarak ve ÇED olumlu kararı alınmadan devam eden işlerin bugünden sonra nasıl bir yol izleyeceği büyük merak konusu. Çünkü, geçmişte kamu kuruluşları tarafından tesis aleyhine verilen kararların birçoğu tesisin yeri ve kapsamı değişmediği halde sonradan iptal edilmişti.

ŞİMDİYE KADAR NASIL ONAY VE RUHSAT VERİLDİ?

HABAŞ tarafından 1999 yılında yapılan Ön ÇED başvurusu, İstanbul Valiliği İl Çevre Müdürlüğü tarafından 11.01.2000 tarihinde “söz konusu tesise ait boru hattının geçirileceği alan başka bir şirkete kiraya verildiğinden, ikinci kez kiralama yapılmasının mümkün olmadığı” nedeniyle reddedilmişken, ÇED olumlu raporu olmayan bu faaliyete ait projeler Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Teknik Uygulama ve Araştırma Gen.Md. tarafından 11.02.2000 tarihinde onaylanabilmişti. Bu onaydan sonra herşey sil baştan edilerek tüm ÇED süreci yaniden başlatılmış, faaliyette hiçbir değişiklik olmadığı halde daha önce reddeilen Ön ÇED raporu da kabul edilebilmişti. ÇED Yönetmeliği Madde 6’daki “... Çevresel Etkileri Önemsizdir" kararı alınmadıkça bu faaliyetler için hiçbir teşvik, onay, izin ve ruhsat verilemez” açık hükmüne rağmen Bakanlıkça Onay, Yakuplu Belediyesi’nce de Ruhsat verilmiş ve tesislerin istinat yapıları inşaatı tamamlanmış, bu süreç içinde 1994 yılından beri tesise riskleri nedeniyle karşı çıkan Afet İşleri Gen.Md. bile, görüşünü çok kısa sürede olumluya çevirebilmişti.


İMAR PLANLARI

Bugünkü noktaya gelinirken tüm mevcut imar planları bir şekilde gözardı edilmiştir.

Bölgeye ait Çevre Düzeni Nazım İmar Planı 11.07.1984 tarihinde İmar ve İskan Bakanlığı’nca onaylanmıştır. Bu planda –şimdiki- Altaş Limanı ve çevresi “Jeolojik Sakıncalı” alan olarak belirlenmiştir.

24.12.1987 tarihinde yukarıdaki plan Servis Limanı’nı içerecek şekilde revize edilmiş, kuzeyindeki bölge (Habaş parselini içeren bölge) Depolama Alanı olarak belirlenmiştir. Bu alana ait D2 plan notu aşağıdaki gibidir:

D2 Depolama Alanıdır. Bu alanda jeolojik açıdan gerekli tedbirler alınarak açık depolama yapılabilir. (İdari ve sosyal yapılar için KAKS:0.05, H=max 6.50m irtifada kapalı alan yapılabilir.

Yapılmak istenen tesis ne açık bir depolamadır ne de planda belirtilen Hmax kriterine uymaktadır.

Yakuplu Belediyesi’nce 1998 yılında onaylanan 1:1000 ölçekli imar planı notlarında “Ticaret Depolama Alanlarında; Total-Habaş parselleri haricinde Yanıcı + Parlayıcı + Patlayıcı depolama kullanımları yeralamaz” denilerek kişilere özel imar planı yapılmış ve Total’in eskiden beri mevcut tesisleri ile Habaş’ın planladığı tesislere yeşil ışık yakılmıştır. Bu karar Anayasa’nın 10.Maddesinde belirtilen “Eşitlik” ilkesine ve üst planların alt planları bağlayıcı olduğu hükmünü getiren İmar Kanunu’na (Madde 8) aykırıdır.

Bütün bu plan aykırılıklarına rağmen, ÇED sürecinin neden en baştan reddedilmeyip birbuçuk yılı aşkın süredir zoraki olarak devam ettirildiği de anlaşılamamaktadır. Zira Çed Yönetmeliği Madde 10’da “...Çevre Düzeni Planı değişikliği yapılması gereken durumlarda, Çevresel Etki değerlendirmesi Süreci başlatılmadan önce plan değişikliği yapılır” açık hükmü bulunmaktadır.

ARAZİNİN JEOLOJİK DURUMU VE DEPREMSELLİĞİ

Tesisin kurulmak istendiği arazi İTÜ tarafından uzun süredir Afet İşleri ile koordineli olarak izlenmektedir. Bu çalışmalar sonucunda arazinin aktiff heyelan alanı olduğu ve kayma yüzeyinin 35m derinlikten geçtiği tespit edilmiştir. Arazinin Aktif heyelan alanı olduğu MTA ve İ.Ü. raporlarında ve Yakuplu Belediyesi tarafından hazırlatılan Jeolojik raporlarda da ayrı ayrı tespit edilmiştir.

Bu heyelanlı arazi, uzmanlarca (Barka, Şengör, Pichon vs.) önümüzdeki 30 yıl içinde kırılmayı bekleyen Kuzey Anadolu Fayının Marmara Denizi içindeki uzantısına karadaki en yakın alanlardan birinde yeralmaktadır. Olası bir deprem anında Deprem – Heyelan, Deprem – Yangın, Heyelan – Yangın (ve patlama) riskleri gözönüne alındığında karşı karşıya kalınması muhtemel felaketin boyutları çok daha çarpıcı şekilde ortaya çıkmaktadır.

ALTAŞ A.Ş. tarafından Kocaeli Üniversitesi’ne hazırlatılan “AMBARLI LİMAN SINIRLARI İÇİNDE YAPILAN LPG TANK SAHASININ OLUŞTURACAĞI RİSKİN DEĞERLENDİRİLMESİ RAPORU”, maruz kalınabilecek tehlikenin boyutlarını bir kez daha gözler önüne sermiştir.

Rapora göre dünya çapında, değişik ülkelerde yapılan kontroller sonucunda, LPG tanklarının %35’inde çatlaklara rastlanmıştır. Toplam 141 tank kontrol edilmiş ve 50 adedinde çatlak tespit edilmiştir. “LPG bünyesinde yeralan ve ıslak durumdaki H2S, Gerilim korozyonu çatlaklarına neden olmaktadır ve çatlaklar, kaynağın ısı tesiri altında kalan noktadan başlayıp ana malzeme içine doğru yayılmaktadır.” denilmektedir.

Yine aynı raporda patlama riski iki ayrı senaryo halinde matematiksel olarak modellenmiş ve ikinci senaryoda şu sonuçlara yer verilmiştir: “...İlk yırtılma anında, topoğrafik yapının verdiği eğimle, LPG buhar halinde çoğunlukla liman sahasına, az oranda da diğer yönlere doğru akmaktadır...rüzgarın güney-batı yönünde esmesi halinde, yoğun tabakanın yerleşim alanlarına ve öğretim dokusunun yeraldığı alana doğru hareket edeceği bilinmelidir.”

HATALARIMIZDAN DERS ALMAYI NE ZAMAN ÖĞRENECEĞİZ?

17 Ağustos Depremi’nin yaraları sarılamdan ve geçmişte yapılan hatalardan gerekli dersler çıkarılmadan, konut alanlarından 250-300 metre mesafeye büyük ölçekli LPG depoları yerleştirmesinin aylar boyu tartışılması bile başlı başına tüyler ürpertici bir gelişmedir.

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) tarafından hazırlanan “DOĞU MARMARA DEPREMLERİ VE TÜRKİYE GERÇEĞİ” raporu (ekli) geçmişten ders alınmayarak devlet tarafından yapılmaya devam edegelen hatalara karşı bir manifesto özelliği taşımaktadır.

Bu rapordan aşağıda yapılan alıntılar geleceğimize ışık tutucu niteliktedir:

“17 Ağustos 1999 depremi, Türkiye’nin önemli bir deprem ülkesi olduğu gerçeğini bir kez daha gözler önüne sermiştir. Geçmiş yıllardaki depremlerin kısa sürede unutturulduğu gibi, yaşanan felaketin de unutturulmaya, bilimsel gerçeklerin üstünün örtülmeye ve deprem olmamış gibi yaşamaya çalışıldığı bir dönemde, bu kez de 12 Kasım 1999 Düzce depremi olmuştur.”

“Bilimi, planlamayı ve denetimi dışlayan, planlı bir üretim ekonomisi yerine ranta ve spekülasyona dayalı bir ekonomiyi egemen kılan bu kalkınma modeli, bir çaresizliğin ve yetersizliğin değil, bilinçli bir tercihin ürünüdür.”

“...Deprem bölgesinin gerek yeniden yapılanmasında gerekse risk altında bulunan kentlerin depreme hazırlanmasında, sistemin bilinen modeli yeniden üretilmekte, kenti ve toplumu depreme hazırlamak yerine, depremin sonuçlarına hazırlamak yeterli görülmektedir.”

“Toplum, medyanın elektronik ortamlarında sürdürülen fay hatları çalışmalarından medet bekler hale getirilerek, olması kaçınılmaz olan bir deprem öncesi, anı ve sonrasında alınması gereken önlemler gözardı edilmektedir. Toplumun büyük çoğunluğu -cehalet ve çaresizlikten doğan bir cesaretle- yaşamaya devam ediyor.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Deprem Araştırma Komisyonu’nun 14 Eylül 1999 tarihli toplantısına sunulan TMMOB Yönetim Kurulu’nun 4 Eylül 1999 gün ve 265 sayılı kararında:

“17 Ağustos 1999 günü meydana gelen depremin yolaçtığı can kayıpları ve hasarların olduğu bütün bölgelerdeki;

a. Yer seçimlerinin ve yerleşim kararlarının belirlenmesinde planlama ilkeleri ve şehircilik kurallarına uymayan,

b. Yapıların projelendirme, uygulama ve denetim sürecinde yürürlükteki yasa ve yönetmeliklere uymayan, bütün kurum, kuruluş ve kişilerin ortaya çıkarılmasına,”

denilmekte ve deprem kayıplarının en büyük sorumlusu olarak, yerleşim kararların belirlenmesinde planlama ilkelerine uymayanlar gösterilmektedir.

TMMOB raporunda altı özellikle çizilen nokta ise Ulusal ve Bölgesel Planlama Anlayışı’nın ne kadar önemli olduğudur:

“Deprem, heyelan, sel gibi doğa olaylarının etkilerinin azaltılmasının yolu, herşeyden önce, ülke ve bölge düzeyinde toplumun çoğunluğunun yararının gözetildiği sosyal, ekonomik kalkınmayla uyumlu yerleşim politikalarının oluşturulması ve plana bağlanmasından geçmektedir.

Bu politikaların amacı, özellikle doğal afet riskli sakıncalı alanları dikkate alarak, başta sanayi olmak üzere, ekonomik etkinliklerin, yatırımların ve nüfusun belirli bölgelerde yığılmasını önlemek, ülke düzeyinde dengeli bir nüfus dağılımı sağlamak, bölgelerarası düzensizlikleri ortadan kaldırmak, bu temel çerçevede, ülke kaynaklarının verimli ve rasyonel kullanımını amaçlayarak sağlıklı ve yaşanabilir çevreler, kentler yaratabilmektir.”

“Geçen yıllar ve özellikle son 50 yılda ortaya çıkan gelişmeler, ülkede planlamanın önemini giderek yitirdiği ve sadece sermayenin tercihleri ve çıkarları doğrultusunda yerleşme, yoğunlaşma, yığılma süreci yaşandığını göstermektedir. Oysa, İstanbul ve Doğu Marmara Bölgesi’nde geçmişte ve bugün yaşanan ve gelecekte de yaşanılması kaçınılmaz olan bu tür felaketlerin temelinde plansızlık yatmaktadır.”

“Cumhuriyet’in ilk yıllarında planlı kalkınmayı amaçlayan bir programla oluşturulan “Sanayi Yeri Seçim” kararlarının yerini, son kırk yılda sermayenin istediği yerde istediğini yapmasına olanak sağlayan rant ilişkileri almıştır.”

“Sosyal devlet anlayışından uzaklaşılmış, ulusal kalkınma planlarından bölgesel ve kentsel ölçeğe kadar her düzeyde planlama disiplini ve düşüncesi de terkedilmiştir. Bu anlayışın sonucu olarak, ülkenin en önemli sanayi tesisleri yüzyıllardan beri depremlerin olduğu bilinen bölge üzerinde kurulmuştur.”

“Plansızlık, yaşanan felaketin planlanması olarak sonuçlanmıştır.”

denilmektedir.

TMMOB raporu bir felaketin anotomisini ortaya çıkarmakta, bu tür toplumları derinden sarsan acıların yeniden yaşanmaması için yapılacaklara dair bir kılavuz değeri taşımaktadır.

BU KADAR DERİN VE ÇOK PAHALI BİR TECRÜBEDEN SONRA, BUGÜN TARTIŞILMASI GEREKEN KONU YERLEŞİM ALANLARININ YANINA YENİ “TEHLİKELER” TESİS ETMEK DEĞİL, MEVCUT RİSK İÇEREN SANAYİ TESİSLERİNİN HANGİ PLAN DAHİLİNDE ŞEHİR DIŞINA NAKLEDİLECEĞİ OLMALIDIR.

LPG Sorumlu Müdür Listemizde Türkiyenin dört bir yanından LPG SORUMLU MÜDÜR mühendislere ulaşabilirsiniz İstanbul, Ankara, İzmir, Kocaeli, Bursa, Eskişehir.. LPG SORUMLU MÜDÜR İLETİŞİM LİSTESİ LPG İstasyonlarında Sorumlu Müdür olarak çalışmak isteyen ve konu hakkındaki eğitimleri tamamlamış mühendisler iletişim bilgilerini aşağıdaki linke tıklayarak bırakabilirler.

LPG SORUMLU MÜDÜR İLETİŞİM LİSTESİ

LPG "Sorumlu Müdür Arayanlar" ve "Sorumlu Müdürler"

SORUMLU MÜDÜR ARANIYOR İLANLARINI GÖSTER

LPG Sorumlu Müdürleri

LPG İstasyonlarında Sorumlu Müdür olarak çalışmak isteyen ve konu hakkındaki eğitimleri tamamlamış mühendisler iletişim bilgilerini aşağıdaki linke tıklayarak bırakabilirler.


LPG SORUMLU MÜDÜR İLETİŞİM LİSTESİ



LPG "Sorumlu Müdür Arayanlar" ve "Sorumlu Müdürler"